19 Ekim 2014 Pazar

Türkiye'de Krematoryum Sorunu




Birleşik Arap Emirlikleri’nde de 2006 yılında Hollandalı bir firma tarafından krematoryum açıldı. Şu anda Avrupa’da krematoryum olmayan tek ülke Türkiye.






Yakılmayı seçen ünlü isimler  Heath Ledger, Ingrid Bergman, Steve McQueen, Rock Hudson, Kurt Cobain, Alfred Hitchcock, Albert Einstein, Prenses Margaret, Marlon Brando, Amy Winehouse kremasyonu seçen dünyaca ünlü isimler. 



Krematoryum nedir
Krematoryum, cesetlerin yüksek sıcaklıklardaki yakıldığı yere verilen isimdir.


Tarihçe

Orta Çağ'da rasyonalist ve klasisistler, ölümden sonra yakılma işleminin, ölümden sonraki hayata karşı bir duruş olduğunu savundular. Uzak Doğu'da ise beden, aynı zamanda ruh anlamına da geldiği için, ölü yakma törenleri açık havada yapılıyor ve büyük bir ayin düzenleniyor. Cenaze yeri sanki bir panayır alanına dönüşüyor. İslam kültüründe ve bazı doğu Ortodoks toplumarında ise ölülerin yakılması yasaklanmış durumda. Bütün toplumlar tarafından önce yadırganmış ve sonra kabul edilmeye başlanmış bu işlem, beraberinde kente, hayata da yeni bir düzen getiriyor. İnançlar ve hür irade dahilinde kişinin kendi bedeni için aldığı karar, öldükten sonra yakılma ve kül olma kararı, bir çok prosedür, ünite, izin ve mekan gerektiriyor.

Ölü bedenin yakılması, sadece inançlar ve öldükten sonra kül olma isteğine dayanmıyor. Dünya, bunun dışındaki durumlarda da bedenlerin yakıldığını gördü. Ölü yakma kültürü dışında toplum açısından yüksek risk taşıyan ölüler de bu tip yerlerde yakılarak çevreye zarar vermeleri önleniyor.

Osmanlı'nın son zamanlarında İstanbul'da Anadolu Kavağı sınırları içinde "Tahaffuzhane" olarak adlandırılan ölülerin yakıldığı bir bina vardı. Cumhuriyet döneminde bu alan askeri bölge ilan edildi ve daha sonra harabe oldu.

Bunun dışında, Atatürk'ün Zincirlikuyu Mezarlığı'nda yaptırdığı krematoryum, daha sonra geleneklerimize aykırı olduğu görüşüyle yıkıldı ve yerine, her boş alanı doldurmak için yaptığımız gibi, otopark yapıldı.

(1930'larda, Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun ardından Zincirlikuyu Mezarlığı girişine bir krematoryum yapıldı, ancak hiç kullanılmadığı için birkaç yıl sonra yıkıldı.
Eski Ankara Belediye Başkanı Vedat Dalokay zamanında, 1975-1976 yıllarında bir krematoryum yapılması girişiminde bulunuldu, ancak yaşama geçirilemedi.
(S.Uluç – Elveda Batı(k) Avrupa) )




Günümüzde "laik" Türkiye Cumhuriyeti'nde yasal bir engel olmamasına rağmen "İslam"a aykırı olduğu gerekçesiyle çıkarılan zorluklardan, engellerden dolayı herhangi bir krematoryum binası bulunmuyor.

Yasalar ne diyor

Hıfzıssıhha Yasası’na göre krematoryum kurmak serbest, iş ki belediyeler izin versin

24.10.2004
Oya ARMUTÇU
Şenol Şahin mimar, Yeşiller Partisi eski Genel Başkan Yardımcısı ve bir araştırmacı. Öldükten sonra ‘yanma hakkını’ savunuyor. Hatta bu konuda içinde krematoryum ve organ bağışı için nakil merkezi de bulunan ‘Yaşam Destek Merkezi’ adlı bir projesi var. Krematoryum konusunda bir kitap hazırlığı içinde bulunan Şahin, pek çok kişinin öldükten sonra yakılmak istediğini, bu kişilere izin verilmemesinin ise büyük haksızlık olduğunu savunuyor.
Halbuki Türkiye’de ölülerin yakılması ve krematoryum kurulması konusunda yasal bir engel bulunmadığını söylüyor. Hıfzıssıhha Yasası’ndaki (Genel Sağlık Yasası) ‘Ölülerin yakılacağı fırınlar’a (krematoryum) ilişkin maddeler de Şahin’i doğruluyor. Ancak krematoryum kurulması için izin verme yetkisi belediyelere ait olduğundan ve şimdiye kadar hiçbir belediye bu konuda kimseye izin vermediğinden şu anda Türkiye’de bir krematoryum yok. Şahin ile Türkiye’nin hakkında çok da bir şey bilmediği krematoryum konusunu konuştuk.

Krematoryum konusu ürkütücü geliyor. İlginiz nasıl başladı?
- Arkeolojik kazılara katılmam, mimar olmam nedeniyle ilgi duydum. Ben de yakılmak istiyorum. Bu hakkın verilmesinden yanayım. Semavi dinlerin olmadığı zamanlarda, evlerle mezarlıklar çok içiçeydi. İnsanlar evlerinde yaşarken sedirlerinin altında ölülerini boyayarak saklarken, mezarlıklarla evler aynı mekanlardı. İnsanlar için ölünün yakılması, küllerin saklanması, mezar hediyeleri hatta eşleri ile birlikte gömülmesi onların tekrar yaşama dönecekleri inancından başlıyordu. Kül ile birlikte havaya yükselen ruhunun da özgürleşeceği, günahlarından arınacağı düşünülüyordu.

Orta Asya’dan gelen bir gelenek mi bu?
- Ölülerin yakılması Orta Asya ve Anadolu’da çok yaygın kullanılmış, Türklerin uzak olmadığı bir yöntem. Hindistan ve Uzakdoğu’da ilkel yöntemlerle ölünün odunla yakılması bugün de hálá uygulanıyor.

KÜLLERİ GÖMÜLÜRSE OLUR DİYEN DİN ADAMLARI VAR

İslamiyet’te ölü gömülür. Bu uygulamada farklılıklar oluyor mu?
- Evet, İslami uygulamaya göre insan öldükten sonra yıkanıp, kefenlenip, toprağa veriliyor. Ama bu da ülkelere, kültürlere göre farklılıklar içerir. Suudi Arabistan çöl olduğu için hasır veya kumaş örtüye sarılıp gömülüyorlar. Mezar taşı yok, isim yok. Mezarın kaybolması isteniyor. Vahabiler’de ve Suudiler’de bu böyle. Orta Asya’da ise şaman geleneğinden kaynaklanan ayrı bir mezar geleneği var. Balbal, tümülüs dediğimiz. Ön Türkler’de ve Uzakdoğu’da hep mezar taşı kullanılmış. Anadolu’da mezar taşı geleneğinin Müslümanlığa rağmen yürümesi de bu şaman izlerinin yansımasıdır.

Krematoryumda ne yapılıyor?
- Krematoryumlar, sağlıklı bir ortamda insan bedeninin 900 derecede 40-60 dakikada yakılıp küllerinin özel bir blendırdan geçirilip, özel kaplara konulduğu yerlerdir. Japonya’da, İngiltere’de, Avrupa’da çok insani ve teknik bir şekilde tamamen sağlık açısından ele alınarak yapılıyor. Amerika’da bu iş tam bir endüstri haline geldi. Hastaneden, evden vefat eden insan alınıyor, süsleniyor, ailesi ile müzikli ortamlarda vedalaşma töreni yapılıp yakılıyor. Daha sonra ahşap ya da metal kapların içinde yakınlarına külleri veriliyor ya da özel mezarlık alanlarına gömülüyor. Bu olayı korkunç bir olay olarak düşünmemek gerekiyor, sosyal boyutu gözetiliyor. Krematoryumlar yeşil alanların içine yapılıyor. Ama hastanelerde olanları da var.

Türkiye’de ölünün yakılması neden tepki çekiyor?
- Dini inançlarımız nedeniyle karşı çıkıyoruz. Organ bağışına da özel gerekçelerle karşı çıkıyoruz. Ama tercih eden insanların yakılmasına izin verilmeli. 

Din adamlarının bakışı nasıl?
- Din adamlarının, ‘Yakılma Müslümanlık öncesine ait dönemlerin uygulamasıdır. Dinen uygun değildir’ diye karşı çıkışı var. Ama Din İşleri Yüksek Kurulu’nun bir üyesinin ‘Külleri mezarlığa gömülmek kaydıyla yakılabilir’ şeklinde görüşü var. ‘Cehennemde zaten yanacağız. Niye bu dünyada yanalım’ diyenler de var.

Yanma talebi daha çok kimden geliyor?
- Ülkemizde yaşayan yabancılarda. ‘Yanmak istiyorum, küllerim Boğaz’a serpilsin, Kıbrıs’a götürülsün’ gibi taleplerde bulunuyorlar. Ancak muhatap bile bulamıyorlar. İnsanlara bunu çok görmemek lazım.

DNA BANKASINDA HERKESİN BİR ÖRNEĞİ BULUNACAK

Sizin Yaşam Destek Merkezi Projeniz’deki çözüm öneriniz nasıl?
- Sağlık birimleri, organ nakli merkezi ve krematoryumun içinde yer aldığı bir hastane projesi bu. 2000 yılında Sağlık Bakanlığı’nın çıkarttığı yönetmelikle özel hastaneler böbrek gibi organları alabilir, satabilir duruma getirildi. Olay ticarileşti. Organ nakline ihtiyaç duyan ama 100-150 bin dolar veremeyen hastaların durumu ne olacak? 30 bin üzerinde insan böbrek sırasında bekliyor. Böyle bir tabloda, böbrek, karaciğer, kornea gömmek lüksü varsa; cidden toplum olarak düşünmeliyiz.

Peki bunu nasıl başaracaksınız?
- Projemizde, organlar alındıktan ve veda töreni de yapıldıktan sonra insanların yakılması söz konusu olacak. İnsanların dünya görüşlerine uygun şekilde gömülmesi ve bu olayın hastanelerin çatısı altına alınması gerekiyor. Gerçekten insan sevgisi, öbür dünya inancı olan birinin buna karşı çıkacağına inanmıyorum. Organlarımızı bağışlamadan yanmanın dahi bu dünyadan giderken, yapılabilecek büyük bir iyilik olduğunu düşünüyorum.

Yakılan cesedin bir dava nedeniyle incelenmesi gerekirse ne olacak?
- Ceset çürüdükten sonra DNA dışında bir veri elde etmek çok zordur. Krematoryumda bir hükümet tabibi olacak. Ölüm raporu düzenlenecek. Yakılmak isteyen insanlara mecburi otopsi yapılacak. Şüpheli ölümler de kontrol altına alınmış olacak. Yakılmadan önce o kişinin DNA örnekleri alınacak. Bu örnekler devletin kayıtlarına alınacak. Bir DNA Bankası olacak. Örneğin, yakılanın çocuğu olduğu iddiasıyla bir dava açılırsa, o örneklere bakılacak.

Şimdiye kadar Türkiye’de bir krematoryum kurulmamış olmasında sorumluluk kimin?
- 1930’da krematoryum kurulması için yasa çıkarılmış ama çözüm için hálá bir çaba yok. Yerel yönetimler bununla ilgili görevlerini yapmıyorlar. Kent planlamasında insanların tabi oldukları dine, inanışlarına göre gerekli şartları yaratmaları gerekiyordu.

Bu iş Avrupa’da nasıl çözüldü peki?
İskandinav ülkelerinde bu konuyu sosyal demokrat partiler, dini gerekçelerle karşı çıkan muhafazakárlara karşı büyük mücadeleler vererek çözdü. Ama bakıyorum bizim sosyal demokrat partilerimiz bu konuda tek bir laf etmiyor. Yine de bence bir şansımız var. Yerel yönetimlerden gelen bir Başbakanımız var çünkü. Hem Müslümanlık, hem sağlık, hem kent yaşamı açısından ülkenin geleceği açısından farklı bakışları da tartıştırarak, bu konuda çözüm arayışına girilmesinin zamanı geldi ve geçti.

AB MEVZUATI

Uyum yasalarında yer almıyor

Fransa’dan Almanya’ya, İngiltere’den İtalya’ya Avrupa’daki tüm ülkelerde mezarlıklar içinde krematoryumlar var ve siz isterseniz, öldükten sonra külleriniz bu krematoryumlarda saklanıyor. Bazı ülkeler külleri kişilerin saklamasına hatta isterse denize savurmasına da izin veriyor. Türk Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Avrupa Birliği Genel Sekreterliği ise, Avrupa müktesebatına uyum çalışmaları kapsamında böyle bir konunun gündemlerinde olmadığını açıkladı.

HUKUKİ DURUM

Yasa müsaade ediyor ama uygulaması yok

Atatürk döneminden kalma Hıfzıssıhha Yasası’na göre, imar planında yer alması halinde, belediyeden proje onayı alarak, krematoryum (ihrak fırını-ölülerin yakılacağı fırın) açmak mümkün. Kanunun çıktığı yıllarda İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı içinde de bir krematoryum açılmış ancak kullanılmadan örf ve adetlere uygun olmadığı için yıkılmıştı. Sonrasında bu konuda belediyelerden bir izin alabilen olmadı. En son Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de, din değiştirip Budist olan ve ‘Padmapani Paramabindu’ adını alan Haluk Aslaniskender’in yakılma talebini reddetmişti. 24 Nisan 1930 tarihli 1593 sayılı ‘Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda krematoryum ve ölünün yakılması şöyle düzenleniyor:

MADDE 224: Ölülerin yakılması için fenni usülü dairesinde fırınlar yaptırmak isteyenler belediyelere başvurarak, hazırlattıkları projeleri onaylatıp izin aldıktan sonra tesisata başlayabilirler.

MADDE 225: Bir ölünün fırında yakılması için aşağıdaki belgeler gereklidir:

Ölüm raporu ve defin ruhsatı n Cesedinin yakılmasını istediğini belirten hayattayken yazdığı vasiyet ya da şifai olarak bunu arzu ettiğini duyan üç kişinin şahitliği n Şüpheli ölüm olmadığına ilişkin polis raporu n Bu belgeler yakılma olayından 24 saat önce tamamlanarak, belediyeye sunularak, ihrak izni (yakma izni) alınacak. n Defnedilen ölülerin definden sonra yakılmak için kabirlerinden çıkarılmalarına ise izin verilemez.

MADDE 226: Yakılma sonucu cesetten kalan bakaya ise özel kaplara konularak, mezarlık dahilinde bir dairede (krematoryum) saklanır.

MURAT ARSLANOĞLU (Avrupa Cenaze Hizmetleri Federasyonu Türkiye üyesi)

Yabancıların krematoryum istemesi Lozan Anlaşması’na da uygun 

Murat Arslanoğlu, yabancılara yönelik krematoryum kurulması için İstanbul ve Antalya Büyükşehir Belediyesi nezdinde iki farklı girişimde bulundu. Her iki belediyeye de yazdığı yazılarda, krematoryum ihtiyacının gün geçtikçe belirginleştiğini, yasal bir engel de bulunmadığını vurgulayarak, bu konuda kısa ya da uzun vadede bir çalışmanın olup olmayacağını sordu. Krematoryum kurulması için bir çalışma veya girişim olması halinde yardımcı olmaya hazır olduklarını da belirten Arslanoğlu, Türkiye’de neden bir krematoryum kurulması gerektiğini farklı bir açıdan savunuyor: ‘Başka ülkelerden gelerek, kalan yaşamını, İstanbul, Antalya, Manavgat, Alanya gibi yerlerde sürdürmekte olan pek çok yabancı vasiyetlerinde cesetlerinin yakılmasını istiyor. Ancak biz krematoryum olmadığı için bu istekleri karşılayamıyoruz. Halbuki bu durum Lozan Antlaşması’nda yabancıların haklarının korunması ilkesine de uygun bir istek. Krematoryum belki de Türkiye’nin Müslüman inancına, Türk gelenek ve göreneklerine uygun bir şey değil ama Avrupa Birliği üyeliği müzakerelerinin başlaması ile birlikte, ülkemizdeki yabancı potansiyelinin de hızla artacağını ve bu taleplerin gün geçtikçe çoğalacağını göz önüne almak zorundayız.’

DİNİ YORUM

MEHMET NURİ YILMAZ (Eski Diyanet İşleri Başkanı)
İslam’da meşru olmasa da özgür bir ülkede yaşıyoruz

İslam’da yakılma meşru sayılmaz. Bizde kişi öldükten sonra yıkanacak, kefenlenecek ve toprağa gömülecektir. Topraktan gelip toprağa gidiyoruz çünkü. Kuran cenaze namazından bahseder, diğer işlemler (yıkama, kefenleme, gömülme) sünnettir, peygamberimiz zamanında uygulanan yöntemlerdir. Sadece bizde değil diğer semavi dinlerde de bu böyledir. Semavi dinler dışındaki bazı dinlerde vardır öldükten sonra yakılma, Budizm’de mesela. Büyük ihtimalle de bu coğrafyadan kaynaklanan bir durumdur. Daha çok dağlık bölgelerde yapılır bu iş. Yine de kişi yakılmasını talep ediyorsa, bu onun isteğidir bir şey de denemez. Namazının kılınmasını istemeyenler bile var bizde, eğer yakılmak istiyorsa ve yasalar da izin veriyorsa sonuçta özgür bir ülkede yaşıyoruz. 



Doktor ve polis raporu gerekiyor  Yasaya göre bir cenazenin ihrak fırınında yakılabilmesi için olağandışı bir sebepten ölmediğine ilişkin doktor raporu, cesedinin yakılması için şahsın hayatta iken bıraktığı vasiyet veya en az üç şahsın bu durumu şifahen tasdiki, ölümün adli vaka olmadığını belirten polis raporunun olması gerekiyor. Küllerin de özel bir kaba konularak mezarlık dahilinde muhafaza edilmesi gerekiyor. 


Sağlık Bakanlığı’nın 19 Ocak 2010’da çıkarttığı “Mezarlık Yerlerinin İnşası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelik”e göre Türk vatandaşları cenazelerini yurtdışında yaktırarak küllerini Türkiye’ye getirebiliyorlar. Yönetmeliğe göre, bir Türk cenazesini Avrupa’da her hangi bir krematoryumda yaktırabilecek. Ancak küllerin bir mezarlıkta muhafaza edilmesi şartı bulunuyor. 


Büyükşehir: Talebe bağlı

İstanbul Mezarlıklar Müdürlüğü konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: “Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na göre; belediyeler, Sağlık Bakanlığı’nın izni ile ihrak fırınları yaptırabilirler. Bir cesedin ihrak fırınında yakılabilmesi için; ölünün olağandışı bir sebepten ölmediğine ilişkin doktor raporu, cesedinin yakılması için şahsın hayatta iken bıraktığı vasiyet veya en az üç şahsın bu durumu şifahen tasdiki, ölümün adli vaka olmadığını belirten polis raporunun tanzim edilmesi gerekir. Küller özel bir kaba konularak mezarlık dahilinde muhafaza edilir. Bugüne kadar müracaat eden olmamıştır. Ancak yoğun bir talep gelirse değerlendirilecektir.”



Mezar Yerine Krematoryum Önerdi

Sadece üç aylık mezar yeri kalan Antalya’nın CHP’li belediye başkanı Mustafa Akaydın hükümet tarafından engellendiğini, çözümün ise ölülerin yakıldığı krematoryum olduğunu söyledi. Rektörlüğü ve ÜAK başkanlığı sırasında yaptıklarıyla da hükümet çevreleriyle takışan belediye başkanı Başbakan’a sitemini fıkrayla yapıyor: Sen beni tanimaysan ben seni hiç tanimayrum!


MEZARLIK SORUNU  İktidardan engelleme görüyorum

Mezar yeri krizini çözemedik. İktidardan engelleme görüyorum. Mevcut mezarlıklar üç ay sonra bitiyor. İnsanlara, “Ölünüzü Karadeniz’deki gibi evinizin bahçesine gömün” diyemeyiz. Bir buçuk yıldır valilikle, Orman Genel Müdürlüğü ile yazışmalar yaptık. Sonunda Aksu’da bir yer için “Olur” dediler ama şimdi, “Hayır, bu yer de olmaz” deniyor. Krematoryum da aklımdan geçti ama onu söyleyince başıma gelecekleri biliyorumAslında doğru çözüm o ama Müslüman bir ülkedeyiz.




İLAHİYATÇILAR NE DİYOR  Prof. Dr. Beyza Bİlgİn  Ulema bu konuda düşündü mü bilmiyorum? Bazı inanışlarda küller toprağa, bazılarında suya atılırken kimileri de özel kutularda saklamayı tercih ediyor. Bu şekilde aile kabristanını kitaplığında saklayanlar da var. Türkiye’de henüz yok. Yapılırsa insanlar kendi inançları doğrultusunda ayrılırlar bu dünyadan. Benim fikrim ölenlerin toprağa verilmesinden yana. 

Prof. Dr. Suat Cebecİ  Bu duruma bir insan hakları sorunu olarak bakılmalıdır. Kimse herhangi bir dine inanmak ve itaat etmek zorunda değildir. Müslümanlık hiç kimseyi kendine inanması için zorlamaz. Eğer insanların vasiyeti yakılmak ise ve bu Türkiye’de yok ise sistem kurulmalıdır. Müslümanlık müdahale etmeyi doğru görmez. Diyanet İşleri Başkanlığı İslamiyet ve onun etrafında olanları destekler ve onaylar.



Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan bazıları, cesedin yakılması talebinin İslam dini sınırları içinde yer almadığını ancak cesedin yakılmasının kişinin dininden çıkması anlamına gelmediğini belirterek, Müslümanlığın doğum ile ölüm arasındaki sürece bağlı olduğunu, öldükten sonra cesedin yakılmasının bunu etkileyemeyeceğini belirtiyor.

(S.Uluç – Elveda Batı(k) Avrupa) 


‘Yakılan kişi dinden çıkmaz’ 
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem ise, cesedin yakılması talebinin İslam dini sınırları içinde yer almadığını, bu nedenle Müslümanların yakılamayacağını söyledi. Yeprem cesedin yakılmasının ise kişinin dininden çıkması anlamına gelmediğini belirterek, Müslümanlığın doğum ile ölüm arasındaki sürece bağlı olduğunu, öldükten sonra cesedin yakılmasının bunu etkileyemeyeceğini sözlerine ekledi.


Türkiye’de cenaze neden yakılamaz
Türkiye’de cenaze yakılabilir mi ya da cenazeleri yakacak krematoryumlar kurulabilir mi? Hukukçular yasada “krematoryum kurulamaz” şeklinde bir ibare bulunmadığını söylerken, din adamları İslam’da cenaze yakmanın caiz olmadığını belirtti.
NTV-MSNBC
Güncelleme: 15:17 TSİ 13 Mayıs 2008 Salı

İSTANBUL - Türkiye’de bir krematoryum yok. Ünlü opera sanatçısı Leyla Gencer’in vasiyeti üzerin naaşının krematoryumda yakılarak küllerinin Boğaz sularına bırakılacak olması, İslam dininde caiz olmayan kremasyona Türkiye’de izin verilip verilmediği sorusunu gündeme getirdi. NTVMSNBC’ye konuşan uzmanlar, Türkiye’de kremasyon prosedürünü anlattı. Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ali Ülkü Azrak, “Laiklik, din ve vicdan özgürlüğü ilkelerine göre kremasyona devlet izin vermeli” derken, Alman Protestan Kilisesi rahibi Holger Nollman, Türkiye’de naaşının yakılmasını isteyen gayrimüslim vatandaşlarının cenazelerinin Avrupa ülkelerine gönderildiğini söyledi. Gayrimüslim cenaze işleriyle uğraşan Kirkov Çapan ise Türkiye’de kremasyon için ne iznin ne de teçhizatın bulunduğunu ifade etti.
Prof. Ali Ülkü Azrak, Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi  KREMATORYUM İÇİN RUHSAT GEREKLİ Türkiye’de bir krematoryum kurulması izne tabi bir iştir. İki nedenle: Birincisi, orada ceset yakılacağı için bir ruhsat gerekir ama bu, inşaat ruhsatına benzemez. Ayrı bir prosedürü vardır. Ayrıca Valilik ve Sağlık Müdürlüğü’nden izin alınması gerekir. Tüm bunlar olmadan bir krematoryum kurulması imkanı yoktur. 

LAİKLİK VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ İLKELERİ İZİN VERİYOR Konuyu insan hakları açısından ele alırsak Türkiye’de kremasyona izin verilmelidir. Zaten farklı dinlere mensup kişilerin dininin inanışlarını ve icaplarını yerine getirebilmesi için imkan sağlanması Anayasa’nın emri gereğidir. Anayasa’nın 2. Maddesi’ndeki laiklik ilkesinde “bütün din ve inanışlar karşısında eşit davranma” şartı belirtiliyor. Ayrıca dini özgürlüklere ilişkin Anayasa’nın 24. Maddesi’nde, yani din ve vicdan özgürlüğünü öngören maddede belirtiliyor. 
Anayasada yer alan bu özgürlükler, her dinden cemaatin inanışları doğrultusunda kamu düzeni ve genel ahlakı zedelemeyecek şekilde özgürlüklerini kullanmasını gerektirir. Dikkat edin, maddedeki esas, genel ahlak ve kamu düzenidir. Sınırlar budur.


BİREYSEL TERCİH OLMALI Bana sorulursa Türkiye’de bir krematoryum kurulması, genel ahlakı ve kamu düzenini bozacak bir uygulama değildir. İslam dininin mensuplarının bunu istememeleri kendi dini inançları tarafından kabul edilir bir şeydir ama başka dinin mensupları tarafından böyle bir durum yoksa, bunun ahlaki ve kamu düzenine ilişkin aykırı bir tarafı da yoktur. O yüzden bu özgürlüğün kullanılmasına izin verilmesi icap eder.


MEVZUATI TARAMAK GEREK Bir cesedin yakılmasına izin verilmemesi İslami inançlardan kaynaklanıyor. Mahşerde tekrar dirilişte insanın en azından iskeletinin tam olması icap ediyor; o yüzden İslam dininde caiz sayılmıyor. Yine de, “Türkiye’de krematoryum kurmak yasaktır”diye bir cümle kurmak mümkün değil. Sağlık nedenleriyle izin verilmemesi ihtimali vardır sadece. Fakat bunun için geniş bir mevzuat araştırması yapmak gerekir. 

Rahip Holger Nollmann, Alman Protestan Kilisesi 

İMKAN YOK DİYE TALEP AZ 

Türkiye’de başka seçim şansımız olmadığı için naaşın yakılması talebinde bulunmuyoruz. İsteyenler olursa, Avusturya ya da Almanya’ya gönderilmesi gerekiyor. 

Bu konuda bir yasa olup olmadığını bilmiyorum ama krematoryum olmadığı için zaten mümkünatı yok. Bu bizim cemaatimizde bir sorun oluşturmuyor, çünkü insanlar zaten seçim şansı olmadığını bildikleri için bu yolu seçmiyorlar. İşlem Türkiye dışında yapılıp buraya geri getirilebiliyor.


TÜRKİYE’DE ALIŞILMADIK BİR UYGULAMA Merhumun yakınları külleri almak için postaneye gittiğinde, “Paketin içinde ne var?” diye sordukların memur soruya; “Bir ölünün külleri!” diye cevap verince, memurlar paketinizi çok daha hızlı teslim ediyor. Çünkü bu Türkiye’de duymaya alıştığınız bir şey değil. 

Kirkov Çapan, Çapan Cenaze Hizmetleri 

DEVLET İZİN VERMEDİ 

Türkiye’de cenaze yakılması işlemini yapmak için ne gerekli teçhizat var, ne de bu işin müsaadesi... 

Biz şirket olarak yaklaşık 7 sene önce, cenazenin yakılması için gerekli makineyi almak üzere müracaat etmek istedik, fakat kanunlar buna izin vermediği için mümkün olmadı.

AVRUPA’DA KREMATORYUMA GÖNDERMEK MASRAFLI Türkiye’den bu konuda zaman zaman talep geliyor. Bir keresinde bu talebi karşılamak için cenazeyi Avusturya’ya gönderdik ve oradaki bir krematoryumda yakılıp Türkiye’ye geri getirildi. Çok masraflı olduğu için bu işe herkes sıcak bakmıyor. 
Cenaze yakmak Hıristiyanlık’ta var. Avrupa’da, Amerika’da Hristiyanlar vasiyete göre yakınlarının ölülerini yakabiliyorlar. İslam dininde caiz değil ama Hıristiyanlık’ta yasak edilmiyor. Fakat Hıristiyanlık’ta da her vefat eden yakılmıyor. Kendisi isterse ya da arkada kalan yakınları arzu ederse yanıyor.
Leyla Gencer Hanım’ın cenazesini İtalya’da yakıp küllerini buraya getirebilirler fakat cenazeyi burada yakmak mümkün olmazdı.

Ölülerimizi yakamıyoruz ama Uluslararası Ölü Yakma Federasyonu üyemiz var
Antalyalı Murat Arslanoğlu (33), "Avrupa Cenaze Hizmetleri Federasyonu (European Federation of Funeral Services-EFFS)"nun yönetim kurulundaki tek Türk.

Arslanoğlu 1937’de kurulan ve Birleşmiş Milletler’de temsilciliği olan "Uluslararası Ölü Yakma Federasyonu (International Cremation Federation-ICF)" üyesi. 
Arslanoğlu’nun yönetim kurulunda olduğu Avrupa Cenaze Hizmetleri Federasyonu (EFFS), 29 Kasım 1994’te Viyana’da kuruldu. Üyeler arasında bilgi ve tecrübe paylaşımı, işbirliği, cenaze alışverişindeki sıkıntıların giderilmesi, kural ve standartların doğru uygulanması, ülke kültürlerinin harmanlanarak tüm AB ülkelerinde geçerli olacak hale gelmesi amaçlanıyor.

Geçen yıl (2006) da 27 meslektaşıyla birlikte "Cenaze Hizmetleri Derneği (CENHİZDER)"ni kurdu. EFFS’nin 8 Eylül’de Danimarka’da, ICF’nin 12-14 Kasım’da İngiltere’deki genel kurulunda Yunanlı meslektaşıyla birlikte krematoryum (ölü yakma yeri) sorununu anlatacak. Çünkü Avrupa’da sadece Türkiye ve Yunanistan’da krematoryum yapılamıyor. Yunanistan’da kilise izin vermiyor.
Murat Arslanoğlu, İTÜ Kimya Bölümü mezunu. 1997’den bu yana aile şirketi Fempa’da yönetici. İşleri son yıllarda fazlasıyla yoğun. Türklerin yanı sıra Antalya’ya yerleşen yabancılar ya da turistler öldüğünde defin işlemleri için Fempa’ya başvurulduğunu anlatıyor: "On yıl öncesine kadar cenaze transferlerini kargo şirketleri yapıyordu. Şimdi defin şirketleri yapıyor. Türkiye’de vefat eden yabancıların dini ve resmi tüm işlemlerini sigorta şirketleriyle yapılan anlaşmalarımız çerçevesinde biz yapıyoruz."  
TÜRKLERDEN DE YAKILMAK İSTEYEN ÇOK KİŞİ VAR

Arslanoğlu, 2006’da Antalya ve çevresinde ölenlerden 35’inin defin işlemleri için kendilerine başvurulduğunu söylüyor. "Akrabaları krematoryumda yakmamızı istedi. Maalesef olumlu cevap veremedik. Kimi küllerinin ülkesine gönderilmesini, kimi de Türkiye’deki muhtelif yerlere serpilmesini arzu edermiş. Türklerden de yakılmak için çok başvuru var."

Fempa, 2005’te krematoryum yapmak için Antalya ve İstanbul büyükşehir belediyelerine başvurdu. Ancak Mezarlıklar Müdürlüğü’nün görevleri arasında "ölü yakma" bulunmadığı gerekçesiyle olumsuz cevap aldı. Böyle bir madde Mezarlık İşleri Müdürlüğü Yönetmeliği’ne de yıllardır eklenmediği için, resmi başvurulardan sonuç alınamadı: "Bir belediye, Hıfzıssıhha Kanunu’ndan yola çıkarak krematoryum yapabilir. Muhtemelen gerçek neden, ’tepki gelir’ endişesi. Ama Birleşik Arap Emirlikleri’nde birkaç ay önce Al Ain şehri Emiri’nin siparişiyle Hollandalı bir firmanın yaptığı krematoryum açıldı. Krematoryum, Lozan Andlaşması’ndaki ’Azınlıkların Korunması’ maddesine de uygun. Din ve inanç özgürlüğü adına Türkiye’de bir an önce krematoryum açılmalı."

Yunanistan’da, bugünlerde krematoryum tartışması tekrar alevlendi. Kilisenin iznine tabi krematoryuma talep çok fazla. Yunanlı definciler, geçen aylarda İçişleri Bakanlığı’na başvurmuşlar. "Bakanlık onları bizde olduğu gibi belediyelere yönlendirdi. Belediyeler de kilise tarafından uygun görülmediği için olumsuz cevap verdi. Meslektaşlarım şimdi kamuoyu oluşturma çabasındalar."
Avrupa’da krematoryumda yakılmanın bedeli, 1000-1500 Euro arasında. 

Arslanoğlu’ndan yakılacak cesedin konduğu ağaç tabutun yaklaşık bin derecedeki sıcaklıkta patlamaması için özel yapıldığını, işlemin 45 dakika sürdüğünü öğreniyoruz. "Küllerle birlikte o insanın sağlığında takılan metal protezler, aşağıdaki bölmeye dökülür. Daha sonra özel bir santrifüjden geçirilir ve tabutun külüyle insan külü birbirinden ayrılır. Daha sonra vazolara doldurulup aileye teslim edilir." 
HÜRRİYET Pazar, 2 Eylül 2007

YAKILMAK İSTEYEN ÇOK AMA KREMATORYUM YOK
Opera sanatçısı Leyla Gencer’in yakılarak küllerinin İstanbul Boğazı’na serpilmesini vasiyet etmesi, Türkiye’de çok sayıda kişinin cesedinin yakılmasını talep ettiğini ancak krematoryum bulunmaması nedeniyle bunun gerçekleşemediğini ortaya çıkardı.
Avrupa Cenaze Hizmetleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olan ve Antalya’da ailesiyle kurduğu Fempa adlı şirketle, cenaze ve nakil hizmeti veren Murat Arslanoğlu, yıllardır krematoryum mücadelesi veriyor.

Türklere ve turistlere cenaze ve nakil hizmeti veren şirketlerine çok sayıda cenaze yakma talebi geldiğini, ancak yasal engel bulunmamasına rağmen bunun gerçekleştirilemediğini anlatan Arslanoğlu, yetkileri olmasına rağmen belediyelerin buna yanaşmadığını öne sürdü.

Arslanoğlu, “Krematoryum kurmanın maliyeti yaklaşık 1 milyon doları buluyor. Bunu ancak belediyeler yapabilir. Her yıl yaklaşık 700 kişi için cenaze hizmeti veriyoruz ve bunun yüzde 3-4’ü yakılmak istiyor. Antalya’da yaşayan turistler de bu hizmetin olmamasından şikâyetçi” dedi. 



Antalya’da yıllardır “Krematoryum (Cenaze yakma yeri)” yapılması için mücadele veren Avrupa Cenaze Hizmetleri Federasyonu Yönetim kurulu üyesi ve Türkiye Cenaze Hizmetleri Derneği Kurucu Üyesi Murat Arslanoğlu, Sağlık Bakanlığı’nın Ocak ayında çıkarttığı “Mezarlık Yerlerinin İnşası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmeliği” ne göre Türk vatandaşlarının cenazelerini yurt dışında yaktırarak küllerini Türkiye’ye getirmelerine izin verildiğini söyledi. 
Türklere de izin

Arslanoğlu, Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye’de yaşayan Avrupalıların yakılarak küllerinin Türkiye’de kalmasına yönelik taleplerini görmezlikten geldiğini ifade ederek, “Ancak bizim vatandaşlarımızın cenazelerinin Avrupa’da yakılmasına izin çıktı. Yönetmeliğe göre, bir Türk cenazesini Avrupa’da her hangi bir krematoryum’da yaktırabilecek. İstek halinde küllerinin nükleer, biyolojik veya bunlar gibi bir tehlike arz etmeyip sadece ölü külü olduğunun laboratuar tespiti yapıldıktan sonra Türkiye’ye girişine izin verildi. Ancak küllerin tüm şartlar yerine getirildikten sonra bir mezarlıkta muhafaza edilmesi şartı da konuldu” dedi.
Ciddi bir kayıp

Sağlık Bakanlığı’nın Türklere Avrupa’da yakılma izni vermesine karşılık özellikle Antalya’da yaşayan Avrupalıları göz ardı ettiğine dikkat çeken Arslanoğlu, “Antalya turizm faaliyetlerinin yanı sıra şehire yerleşen yabancılar oranı açısından da dünyanın gözdesi durumunda.Ancak şehirde azınlıklık sayısı artmasına rağmen, azınlıklara yönelik hizmetlerin artmaması bir başka eksiklik konusu. Antalya’da yaşayan ve dini inançları gereği ölülerini yaktırmak isteyen Almanlar, İngilizler ve diğer yabancı uyruklara mensup durumdaki yabancılar böyle bir durumda cenazelerini yurt dışına göndermek zorunda kalıyor. Bu durum sonucunda Antalya ekonomisinin ciddi bir kayıp yaşıyor. Antalya’da krematoryum (Cenaze yakma yeri)’un olmayışı ‘büyük bir eksiklik” diye konuştu. Antalya’ya mutlak bir krematoryum gerektiğinin altını çizen Avrupa Cenaze Hizmetleri Federasyonu Yönetim kurulu üyesi ve Türkiye Cenaze Hizmetleri Derneği Kurucu Üyesi Murat Arslanoğlu, krematoryumların kuruldukları yerlerin ekonomilerine büyük katkı sağladığını da vurgulayarak şunları söyledi:

“Avrupa ve Amerika’da bu merkezler çok büyük bir ekonomik alan. İngiltere’de 2008’de 450 bin civarında cenaze yakıldı ve bu yakma işlemlerinin tanesi en az 450 Paund ( bin 62 TL) gibi bir ücretten yapıldı. Almanya’da 2009’da 378 bin cenaze yakıldı. Antalya’da yaşayan yabancılar listesinin başında Almanlar ve İngilizler geliyor. Krematoryum merkezinin olmayışı hem bu insanları zor durumda bırakıyor hem şehir ekonomisine zarar veriyor.”




AB’ye uyum “mezara kadar”…
AB’DEN KREMATORYUM...
AB’ye uyum sağlamak uğruna neler yapıldı neler... İdam cezası bile nihayet kaldırıldı ama krematoryum işi bir türlü olmadı... Olsa, sadece AB’ye değil, dünyaya uyum olacak.

Dinleri, inançları ne olursa olsun, aralarında müslümanların da bulunduğu bazı insanlar öldükleri zaman cesetlerinin yakılmasını istiyorlar. Bunun daha temiz, kolay, sağlıklı bir yöntem olduğunu düşünüyorlar. 

Dinsel açıdan tartışılır... Tartışılıyor zaten... Ancak böyle bir talebin dinsel değerlendirmesine, en azından özgür ve laik ülkelerde, ne gerek var ki? Bir insan vasiyet ediyorsa, “Öldüğümde cesedimi yakın, külleri de serpin gitsin” diyorsa, şu veya bu dinin adamlarına ne? Onlar ancak, “Biz böyle bir cenazede dini tören yapmayız” diyebilirler ki vasiyeti bırakan kişi de bunu önceden biliyor olur, tercihini yapar.

Türkiye’de, her şeyden önce, milyonlarca turistimiz yanında, ülkede artık yerleşik düzen kurmuş onbinlerce yabancı var. Krematoryum, bunların çoğunun tercihi... Görülüyor ki bazılarının cesetleri ülkelerine gönderiliyor, yakılıyor, sonra küller Türkiye’ye geri getirilip serpiliyor. Anlamsız durumlar...
Bu işler düzene sokulmadıkça, “ceset külü kaçakçılığı” sürecek.

Krematoryum yapmak için Antalya ve İstanbul büyükşehir belediyelerine başvurular yapıldığı, ancak Mezarlıklar Müdürlüğü’nün görevleri arasında "ölü yakma" bulunmadığı gerekçesiyle olumsuz yanıtlar alındığı biliniyor. 

Belediyeler, Hıfzıssıhha Kanunu’ndan yola çıkarak krematoryum yapabilirler ama muhtemelen tepki endişesi ön plana çıkıyor. Oysa, Birleşik Arap Emirlikleri’nde bile Hollandalı bir firmanın yaptığı krematoryum açıldı. 
Avrupa Cenaze Hizmetleri Federasyonu (EFFS) Başkanı Fransız Jean Neveu, Türkiye’den krematoryum yapmasını isteyebileceklerini söylüyor. Neveu, binlerce Avrupalı turisti misafir eden Türkiye’nin, cenazelerin insan onuruna uygun bir şekilde taşınması konusundaki standartlara uyması gerektiğini vurguluyor. Bu standartlar, EFFS tarafından belirleniyor, Brüksel’de AB Konseyi’ne sunuluyor, bütün AB ülkelerinde sirküler, direktif olarak uygulanıyor.


(S.Uluç – Elveda Batı(k) Avrupa) 

MELİH GÖKÇEK REDDETMİŞTİ
Din değiştirip Budist olan ve “Padmapani Paramabindu” adını alan Haluk Aslaniskender adlı bir kişi, Ankara Belediyesi’ne başvurarak, “İnandığım din gereğince öldüğüm zaman yakılmak istiyorum” talebini iletmişti. Ancak Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek talebi reddetmişti.
BÜYÜKŞEHİR: TALEBE BAĞLI
İstanbul Mezarlıklar Müdürlüğü konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yapıyor: “Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na göre; belediyeler, Sağlık Bakanlığı’nın izni ile ihrak fırınları yaptırabilirler. Bir cesedin ihrak fırınında yakılabilmesi için; ölünün olağandışı bir sebepten ölmediğine ilişkin doktor raporu, cesedinin yakılması için şahsın hayatta iken bıraktığı vasiyet veya en az üç şahsın bu durumu şifahen tasdiki, ölümün adli vaka olmadığını belirten polis raporunun tanzim edilmesi gerekir. Küller özel bir kaba konularak mezarlık dahilinde muhafaza edilir. Bugüne kadar müracaat eden olmamıştır. Ancak yoğun bir talep gelirse değerlendirilecektir.”


Antalya'da Dört Bin Köpek Katledildi İddiası
02 Ağustos 2014 Cumartesi 14:11
Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin ücretsiz hayvan barınağında 2009-2014 yılları arasında 4 bin kedi ve köpeğin iğneyle uyutularak öldürüldüğü iddiası kenti karıştırdı.

Türkiye Hayvan Hakları Koruma Derneği Antalya Şubesi üyeleri, Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin ücretsiz hayvan barınağında 2009-2014 yılları arasında 4 bin kedi ve köpeğin iğneyle uyutularak öldürüldüğünü iddia etti. Olayı protesto eden dernek yönetimi, konuyla ilgili Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin önceki dönem CHP'li Başkanı Mustafa Akaydın'ı sorumlu tuttu.
ÖLDÜRÜLDÜKTEN SONRA YAKILMIŞ 
Türkiye Hayvan Hakları Koruma Derneği Antalya Şubesi üyeleri ve bir grup hayvansever Cumhuriyet Meydanındaki Atatürk heykeli önünde olayı protesto amacıyla bir araya geldi. Tamamına yakını kadınlardan oluşan 80 kişi, Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin önceki dönem CHP'li yönetiminin, Antalya Kepez ilçesindeki hayvan barınağında sokaklardan toplattıkları kedi ve köpekleri uyutarak öldürdüklerini iddia etti. Beş yılda 4 bin kedi ve köpeğin hayatına son verildiğini belirten dernek yönetimi, öldürülen hayvanların yakılarak yok edilmesi için bir de krematoryumun barınağa yerleştirildiğini öne sürdü.
RAPOR DİKKATE ALINMADI 
Türkiye Hayvan Hakları Koruma Derneği Antalya Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Sevda Kıraç, Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin Mustafa Akaydın tarafından yönetildiği tarihlerde defalarca rapor hazırlayıp sunduğunu ve uyarılarda bulunduklarını söyledi. Kendilerinin yönetim tarafından dikkate alınmadığını anlatan Kıraç, sözlerini şöyle sürdürdü: "2009- 2014 yılları arasında 4 bin kedi ve köpek belediyenin sahipsiz hayvan barınağında öldürülmüştür. Bu konuda CHP'li Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ı defalarca uyarmamıza, rapor hazırlayıp sunmamıza rağmen ciddiye alınmadık."

Barınakta büyüklü küçüklü aynı kafese konulan köpeklerin birbirlerini parçaladığını söyleyen Kıraç, sözlerine şöyle devam etti: "Köpek ve kedi ölümleri o kadar arttı ki bir süre sonra barınağa bir morg ve ölen hayvanları yakmak içinde bir krematoryum getirdiler."
HAYVAN HAKLARI DERNEKLERİNE GÖNDERME 
Antalya'da büyük bir katliam olduğunu söyleyen Kıraç, hayvan hakları derneklerinin, iddiaların karşısında CHP'li belediye başkanı olduğu için sessiz kaldıklarını anlattı. Derneklere göndermede bulunan Kıraç, "Katliamların ortaya çıkmasından sonra bazı derneklerin sessiz kalması dikkat çekicidir. Bunun nedeninin ölümlerin CHP'li belediye zamanında olması mıdır?" dedi.

Açıklamanın ardından dağılan grup 4 Ağustos Pazartesi günü mahkemeye başvuracaklarını bildirdi.




Sadece üç aylık mezar yeri kalan Antalya’nın CHP’li belediye başkanı Mustafa Akaydın hükümet tarafından engellendiğini, çözümün ise ölülerin yakıldığı krematoryum olduğunu söyledi. Rektörlüğü ve ÜAK başkanlığı sırasında yaptıklarıyla da hükümet çevreleriyle takışan belediye başkanı Başbakan’a sitemini fıkrayla yapıyor: Sen beni tanimaysan ben seni hiç tanimayrum!”

HAYVANLAR  Maaşımın yarısı hayvan sevgisine gidiyor 

1999’da Antalya’ya 30 kilometre uzakta bir ev aldık. Üç-dört dönüm toprak üstünde 200 metrekare. İçinde köpek, tavşan, güvercin, sülün, keklik, bıldırcın, inek gibi hayvanlar var. Hayvan sevme hobisi eşimde benden daha güçlü. Belediye başkanlığından aldığım maaşın yarıya yakını hayvan sevgisine gidiyordur. Sokak köpekleri konusunda merkezi yönetimden destek alabilirsem doğal yaşam hayvan parkı kurmak istiyorum. Kentteki tüm sahipsiz hayvanları orada doğal ortamda buluşturmak istiyoruz. O olmasa da birkaç senede sokak köpekleri sorununu kontrol altına alacağız. Bir de Muratpaşa’da bir köpek parkı açtım. Köpekler için tahterevalli, tünel, salıncak gibi güzel özellikleri var. (2010)


Derleyen: Nilüfer Tekin 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder