21 Mart 2014 Cuma

Hristiyanlıkta Kadın




Fiziksel ve zihinsel evrimsel biyolojik farklılıklar, hem insan-hayvan arasında hem insanlar arasında hem de kadın-erkek cinsleri arasındaki eşitsizlikçi ezen-ezilen sınıf farklılaşmalarının tohumlarını atmıştır. Kültürel evrimsel eşitsizlikler, bu biyolojik evrimsel eşitsizlikler üzerine gelişmiş, güçlü güçsüzü, erkek de kadını bir mal gibi sahiplenmiş ve ezmiştir. Bu nedenle, kadın erkek eşitsizliği, erkek egemenliği, fiziksel ve zihinsel olarak güçlünün güçsüzü, erkeğin de kadını ezmesi, sosyo-ekonomik sınıflardan önce de vardır. Ancak, çocuğun kadın ve erkeğin cinsel birleşimiyle doğduğunun anlaşılması, çocuk doğurmanın yalnızca kadının bir özelliği olmayıp erkeğin de çocuğun doğmasındaki rolünün anlaşılması, üstelik kadının çocuğa yalnızca hamilelikte taşıyıcılıktan öte kalıtsal bir katkısının olmadığının sanılması üzerine mal varlığının, maddi, ekonomik birikimin aile içinde kalması amacıyla, artı üretime geçilip sınıfların oluşması ve ailenin ekonomik bir birim haline gelmesiyle birlikte bu eşitsizlikler dinsel bir kılıfa büründürülerek çok daha fazla artmış ve sağlama alınmıştır.

İnsanlığın dinsel inançlar evresine geçişiyle birlikte hemen her şey bu inançlarla ilişkilendirilmiştir, tüm yeniliklere dinsel anlamlar yüklenmiş, tüm gizli ya da açık örgütler, günümüzde parti dediğimiz örgütlenmeler de dinsel bir karakterde mezhep ya da din olarak ortaya çıkmıştır. Yeni bir din de, eskisini yadsıdığı, yenilikler,  yeni hak ve özgürlükler getirdiği, dolayısıyla gelişmeye, ilerlemeye katkıda bulunduğu ölçüde başlangıçta devrimci bir karakter taşır.

Hristiyanlık, İsa’nın liderliğinde bir kısım ilerici Yahudilerin hem Roma egemenliğine, hem de kendilerine etnik, kültürel ve dinsel olarak yabancı bu kültürden etkilenerek Musevi/Yahudi kültürünün katılıklarına, yozlaşmasına, baskılarına, geriliklerine bir tepkisi olarak ortaya çıkışı, hem de Batılıların çok Tanrıcılıktan, daha ileri bir evre olan tek Tanrıcılığa geçişi anlamında Marks ve Engels’in de Fransa’da Sınıf Savaşları”na Önsöz’ünde belirttiği gibi kendi dönemine göre devrimci bir karakterde doğmuştur.

Hristiyanlık, Helenistik bir dindir; tek tanrılı Musevi/Yahudi kültürü ile çok tanrılı ve daha gelişmiş Antik Yunan kültürü ve bu kültürden etkilenmiş Roma kültürünün, bu kültürler ve dinlerin karşılaşmaları, birbirlerinden etkilenmeleri ve çatışmalarından doğan bir dindir, tek Tanrıcılıkla stoacılığın dinsel bir sentezidir. Hristiyanlık, başlangıçta bir Yahudi/Musevi mezhebi olarak ortaya çıkmış, Yahudilerin tamamına yakını tarafından reddedilmiş ama Batı dünyasında yaygınlaşarak yeni bir din haline gelmiştir.

İsa’nın kadınlarla ilgili tutumu, yaşadığı kültürel ortam dikkate alındığında genel olarak olumludur. Yeni Ahid’de verilen bilgilere göre İsa’nın etrafında, onun sohbetlerini ve tavsiyelerini dinleyen, ona yardımcı olan kadınların olduğu görülmektedir (günümüzde İsa’nın bu kadınlardan Mecdelli Meryem (Maria Magdalena) ile evlendiği iddia edilmektedir).

Hristiyanlıkta kadın-erkek ayrımın olmadığını savunan Hristiyanlar ve araştırmacılar kadının Hristiyanlıktaki konumunun eskiye göre daha iyi olduğunu açıklamak için dört gerekçe öne çıkarırlar:

1-Tanrı kadın ve erkeği insan olarak kendi suretinde yaratmıştır, kadın da erkek gibi kutsal ruhun etkisi altındadır.

2-İsa’nın dirilişi ilk olarak kadınlara haber verilmiştir.

3-Kitabı Mukaddes’te Tanrı’nın halkına liderlik eden birçok otoriter kadın örneği içerir.

4- Pavlus, kadın ve erkeklerin Mesih'te eşit olduklarını bildirir. (Galatyalılar 3 :28)

Bunlara ek olarak, İsa, silahlı mücadele ve şiddet yerine, herkesle barışık olmayı, kusurları bağışlamayı, hasımlarla uyuşmayı, düşmanlarını sevmeyi getirmeye çalışmıştır. İsa’nın Roma kültüründen etkilenen reformist öğretisinin etkisiyle Yahudi şeriatının erkeklerin çok eşli evliliği, recm, çocuk ve hayvan kurban etme, sünnet, domuz eti yeme yasağı gibi birçok unsuru yürürlükten kaldırılmış, çok eşli evlilikten tek eşli evliliğe geçilmiştir.

1 Korintliler 7'de kadın konusu önemli bir yer tutar.

Evlilik

Pavlus, şehvetin esiri olup ahlaksızlık yapmaktansa evlenmenin iyi bir davranış olduğunu ama yine de evli bir kadın ya da erkeğin Tanrıyı ihmal edeceğini düşünerek kendini kontrol edebilenlerin yani nefislerine hakim olabilenlerin evlenmemelerini tavsiye eder. Evli olanların ise boşanmalarının gereksizliğine işaret eder. Tanrıya bağlanma konusunda insanların önünde bulunan dünyevi bir engel olarak gördüğü evlilik müessesini eleştiriyor. Ancak ne Yahudi hukukunda olduğu gibi evliliği
zorunlu bir dini yükümlülük olarak öneriyor ne de kesinlikle yasaklıyor.
Sadece kendi tercihini ''kızını evlendiren iyi eder, evlendirmeyen ise daha iyi eder." ifadesinde olduğu gibi evlenmeme yönünde ortaya koyuyor. 1Korintliler 7

Yahudilikte erkekler birden fazla eş alabilirken Hristiyanlıkta İncilin hiç bir yerinde evliliğin tek eşle olacağına veya çok eşle evliliğin yasak olduğuna dair hiçbir emir yoktur, ancak çok eşli evlilikten bahsedilmezken evlilikle ilgili söylemler tek eşli evlilik yönündedir.

Çok eşli evliliğin yanı sıra boşanma da yasaklanmıştır.

Boşanma

11İsa onlara, “Karısını boşayıp başkasıyla evlenen, karısına karşı zina etmiş olur” dedi. 
12“Kocasını boşayıp başkasıyla evlenen kadın da zina etmiş olur.”Markos 10

...Boşanmış bir kadınla evlenen de zina etmiş olur. Matta:5-32 

18“Karısını boşayıp başkasıyla evlenen zina etmiş olur. Kocasından boşanmış bir kadınla evlenen de zina etmiş olur.” Luka 16

Kadınların yararına gibi görünen, o dönem için istediği zaman karısını boşayıp sokağa atan kocanın evlilik üzerindeki tek taraflı keyfiyetine son vermiş, kadınlar için bir güvence ve hak kazanımı olmuş olan bu yenilik, aslında özellikle günümüz için eşlere yarardan çok zarar getirmiştir:
Yahudilikte erkeklere tanınan boşama hakkı, Hristiyanlıkta erkekle birlikte kadına da tanınmış değil, aksine kadına verilmeyen ve erkekler için mevcut olan bu hak, erkeklerden de geri alınmak sureti ile diğer bazı dinlerin sınırlı olarak verdiği boşanma hakkı tamamen ortadan kaldırılmış olmaktadır. Bu yasakla bir hata yaparak evlenen ya da sonradan anlaşamayan eşler, bir ömür boyu birbirlerine mahkum edilmişlerdir.

Recm

İsa, zina suçundan kadınların taşlanarak ölüme mahkûm edildiği(recm)  bir toplumda ünlü “günahsız olan ilk taşı atsın”  sözüyle bu uygulamayı kaldırarak önemli bir reform yapmıştır. (Yuh 8.5-9).

Hıristiyanlık’ta kadınla ilgili tutumunun belirlenmesinde Hz. İsa’nın davranışları ve sözlerinden çok, kendisinden sonra Hıristiyanlığın kurucularından olan Pavlus’un etkisi olmuştur. Hıristiyanlıkta kadının yerini belirleyici ifadelere çoğunlukla Resullerin mektuplarında ve özellikle de Pavlus’un mektuplarında rastlanmaktadır.

Pavlus'un Hristiyanlığa Yansıttığı Kadın Anlayışı

Hristiyanlık, Musevi/Yahudi kültürünün katılıklarına, yozlaşmasına, baskılarına, geriliklerine bir tepki olarak doğmuş olmasının yanı sıra bu dinin bir devamı, bir tamamlayıcısı olarak bunların çoğunu içermektedir de.

Aynı şekilde, Pavlus’un da kadını erkekle eşit gören onu bir insan olarak değerlendiren ifadeleri olduğu gibi tam tersine, kadının Tanrı'nın suretinden uzak olarak yaratıldığını, kesin olarak erkeğe itaat etmesi gerektiğini, hatta öğrenme
amaçlı olarak bile cemaat içerisinde soru sarmamasını zira kadının
hocasının kocası olması gerektiği şeklinde kadının yaratılış itibariyle kötü
olduğu düşüncesine zemin hazırlayan görüşleri vardır.

Pavlus'un genel olarak ve kadın konusundaki yaklaşımını olumlu ve olumsuz yönleriyle birlikte daha doğru bir şekilde anlamak için onun içinde yaşadığı kültürün yani Ortadoğuda karşılaşan hem Yahudi hem de Roma kültürünün kadın algısına bakmak gerekmektedir. Pavlus'un kadın konusundaki yaklaşımı, kendi döneminin Ortadoğu toplumunun kadın algısını yansıtır.

Koyu bir Musevi/Yahudi, aynı zamanda da Roma vatandaşı olan Pavlus, Roma kültürünün ve stoacılığın merkezlerinden olan Tarsus’ta Roma eğitimi ve kültürü almıştır.

Eski Ahid külliyatının son şeklini aldığı ve Talmud metnini oluşturacak olan Mişna külliyatının teşekkül devresinde yaşayan Pavlus ve ilk devir Hıristiyanları, Yahudi kültürünün ve pagan (putperest) Roma kültürünün kadına bakışından da oldukça etkilenmişlerdir.

Yahudi toplumunda ‘Her erkeğin günde bir defa şu üç konuda şükür duasını dile getirmesi gerekirdi: Tanrı’nın kendisini İsrailoğlu’na mensup kıldığı, kadın olarak yaratmadığı ve kendisini cahillerden ve köle yapmadığı için.  Talmud Menahot 43b – 44a: 

Yahudiler kadın olarak doğmadıklan için Tanrı’ya şükran duasında bulunurlarken
Yunanlı erkekler de kadın olmamayı talihlilik olarak algılamaktadırlar:

Sokrat'a ait olduğu iddia edilen bir Tales öyküsünde "öncelikle hayvan olarak değil insan olarak doğduğum için; ikinci olarak kadın değil erkek olarak doğduğuın için; son olarak da Barbar olarak değil Yunanlı olarak doğduğum için kendimi talihli addediyoruın." ifadesi yer alır.

Ancak Romalılarda kadın İÖ 3. yüzyıldan itibaren Yunanlılarla daha sık etkileşmeye başlamalarıyla ve ard arda yapılan savaşlarla birlikte özgürleşmeye başlamıştır. Yunanlılara göre Romalılarda kadın daha özgürdür. Kız çocukları okutulmaktadır. Evlilik tek eşlidir. Augustus Dönemi’ne gelindiğinde (M.Ö. 27-M.S. 14), ekonomik bağımsızlığını, boşanma hakkını kazanmış, başkasıyla da evlenebilmektedir. Zina edenler artık öldürülmez hale gelmiştir. Kadın kapalı değil, şık kıyafetler giyip süslenebilmekte, şarap içebilmektedir.

Eski Ahid’de Kadın: İki Yaratılış, İki Kadın, İki Kader

Hristiyanlığın esas aldığı Tevrat’ta kadının yaratılışı iki kıssaya dayanır. Birinci kıssaya göre, kadın erkeğe eşit, ikisi de tanrı suretinde yaratılmıştır. İkinci kıssaya göre ise, kadın erkeğin kaburga kemiğinden onun yardımcısı olarak yaratılmıştır. Bu farklılık kadına karşı geliştirilen iki farklı tavrı yansıttığı gibi iki farklı tavra da kaynaklık ederler.

Kadın düşmanları ikinci kıssayı benimserler ve öyle davranırlar: “kadın erkeğin kaburga kemiğinden, kemiğin de eğri olanından yaratılmıştır”!
Bu demektir ki, kadının fıtratı/zihniyeti/karakteri doğuştan eğridir !..”

Cahillikler Kitabı’nın 73 ve 74. sayfalarında Gilbert ve Zevit adlı iki uzman, insanlık tarihini- daha doğrusu Semavî Dinleri- altüst eden şu büyük(!)iddiada bulunmuşlar: “Havva’nın, Adem’in eğri kaburga kemiğinden yaratıldığı iki nedenden ötürü yalandır! Birinci neden; kadınla erkek aynı sayıda kaburga kemiğine sahiptirler... İkinci neden ise; primatlarda, sadece erkeklerde ve örümcek maymunlarında penis kemiği yoktur. Öyleyse kadın, erkeğin penis kemiğinden yaratılmıştır..”!
(bunun için 4 neden sıralayanlar da vardır:1- İbranicedeki penis anlamının Arapçadaki kaburga kelimesiyle aynı olması 2- erkeklerde kaburga kemiğinin eksik olmaması 3- erkeklerde (insanlarda) diğer memelilerde olduğu gibi penis kemiğinin olmaması 4- erbezindeki sanki yarılıp içinden bir şey alınıp geri kapatılmış gibi olan iz.)

İlk Günah

Hıristiyanlığın üzerine temellendiği bir diğer çok önemli kavram ise ilk günah kavramıdır. Tevrat’ta yer alan ve mitlerden bir mit olan yaratılış efsanesine göre Tanrı, Adem’in kaburga kemiğinden ona bir eş yarattıktan sonra, yarattığı hayvanlardan en kurnazı olan yılan,  iyiyle kötülüğü bileceklerini ve Tanrı gibi olacaklarını söyleyerek Havva’yı Tanrı’nın yenmesini yasakladığı ağacın meyvesinden yemesini sağlayarak kandırır. Havva bunu Adem’e de yedirerek onun da aldanmasına, kendisinin doğum sancısına ve eşine itaate mahkum olmasına,  Adem’in de çalışmaya mahkum olmasına, ölümlü ve lanetli insanlar olarak cennetten kovulup yeryüzüne sürülmesine ve tüm insanlığın kirlenmesine, lanetlenmesine, günahına neden olur. Adem herhangi bir zorlamaya maruz kalmadan söz konusu meyveyi yediyse de, ödüllendirilircesine kadın ‘Adem’in yönetimine’ verilir.

Bu efsane, Pavlus tarafından Yeni Antlaşma’ya geçirilmiş ve kullanılmıştır.

Kadın, dinin öğretildiği ve ibadet edildiği toplantılara katılabilir, öğrenebilir, ancak kadın erkeğe bir şey öğretemez, din hocalığı yapamaz, öğretemediği gibi soru da soramaz, kadın sessizce dinlemelidir, bir sorusu varsa evde kocasına sormalıdır, kadın süslenmemelidir, onun süsü dindarlara yakışır biçimde sade giyinip erkeğe itaat etmesidir, erkek kadının egemenidir, çünkü önce Adem, sonra Havva yaratılmıştır, aldatılan da Adem değil, kadındır, kadın aldatılıp suç işlemiştir: 

Kadınlara toplantıda konuşma yasağı!

1Korintliler14:
34Kadınlar toplantılarınızda sessiz kalsın. Konuşmalarına izin yoktur. Kutsal Yasa’nın da belirttiği gibi, uysal olsunlar. 
35Öğrenmek istedikleri bir şey varsa, evde kocalarına sorsunlar. Çünkü kadının toplantı sırasında konuşması ayıptır.

Timoteos ½:
11Kadın sükûnet ve tam bir uysallık içinde öğrensin. 
12Kadının öğretmesine, erkeğe egemen olmasına izin vermiyorum; sessizce dinlesin. 
13-14Çünkü önce Adem, sonra Havva yaratıldı; aldatılan da Adem değildi, kadın aldatılıp suç işledi. 
15Ama doğum yapıp kurtulacaktır; yeter ki, sağduyuyla iman, sevgi ve kutsallıkta yaşasın.

Örtünme
Erkek başını örtmemeli, kadın ise örtmelidir, çünkü:

1Korintliler 11:
3Ama şunu da bilmenizi isterim: Her erkeğin başı Mesih, kadının başı erkek, Mesih’in başı da Tanrı’dır. 
4Başına bir şey takıp dua ya da peygamberlik eden her erkek, başını küçük düşürür. 
5Ama başı açık dua ya da peygamberlik eden her kadın, başını küçük düşürür. Böylesinin, başı tıraş edilmiş bir kadından farkı yoktur. 
6Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün. 
7Erkek başını örtmemeli; o, Tanrı’nın benzeri ve yüceliğidir. Kadın da erkeğin yüceliğidir. 
8Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı.
9Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı. 
10Bu nedenle ve melekler uğruna kadının başı üzerinde yetkisi olmalıdır.

Kadınlar inançlı, dindar kadınlara yaraşır şekilde sade giyinmeli, süslenmemeli, kocalarının sözünden çıkmamalı, onlara efendim diye hitap etmelidirler. Kadınlar inançlı, dindar kadınlara yaraşır şekilde sade giyinmelidir.

9-10 Kadınların da saç örgüleriyle, altınlarla, incilerle ya da pahalı giysilerle değil, sade giyimle, edepli ve ölçülü tutumla, Tanrı yolunda yürüdüklerini ileri süren kadınlara yaraşır biçimde, iyi işlerle süslenmelerini isterim. 1. Timoteos 2

1-2 Bunun gibi, ey kadınlar, siz de kocalarınıza bağımlı olun
3 Süsünüz örgülü saçlar, altın takılar, güzel giysiler gibi dışla ilgili olmasın.
4 Gizli olan iç varlığınız, sakin ve yumuşak bir ruhun solmayan güzelliğiyle süsünüz olsun. Bu, Tanrının gözünde çok değerlidir.
5 Çünkü geçmişte umudunu Tanrıya bağlamış olan kutsal kadınlar da kocalarına bağımlı olarak böyle süslenirlerdi.
6 Örneğin Sara İbrahimi "Efendim" diye çağırır, sözünü dinlerdi. İyilik eder, hiçbir tehditten yılmazsanız, siz de Saranın çocukları olursunuz. 1 Petrus 3

Bir taraftan "Vaftizde Mesih'le birleşenlerinizin hepsi Mesih'i giyindi. Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı vardır. Hepiniz Mesih İsa'da birsiniz."3 deyip kurtuluş açısından kadın ve erkeğin eşitliğini ortaya koyarken diğer taraftan İnsanın aldanmışlığının sorumluluğunu Havva'ya/kadına yükleyerek kadını arka plana iter.
Her ne kadar Mesih karşısında cinsiyetin bir anlamı olmadığını söylese de
Tanrı, Mesih insan ilişkisini açıklarken bir hiyerarşiden söz eder. Buna göre her erkeğin başı, bir anlamda üstü Mesih ve Mesihin üstü Tanrı iken,
kadının başı ya da ondan sorumlu olan üstü erkektir: "Ama şunu da
' bilmenizi isterim: her erkeğin başı Mesih, kadının başı erkek ve Mesih'in
başı Tanrı'dır."

22 Ey kadınlar, Rab’be bağımlı olduğunuz gibi, kocalarınıza bağımlı olun. 
(Efesliler 5/22)
23Çünkü Mesih bedenin kurtarıcısı olarak kilisenin başı olduğu gibi, erkek de kadının başıdır. 
24Kilise Mesih’e bağımlı olduğu gibi, kadınlar da her durumda kocalarına bağımlı olsunlar.
(Efesliler 5/23,24)
3Ama şunu da bilmenizi isterim: Her erkeğin başı Mesih, kadının başı erkek, Mesih’in başı da Tanrı’dır. 1Korintoslular 11/3)

Böylece Pavlus tarafından [Kadın à Erkek à Mesih à Tanrı] sıralamasıyla bir hiyerarşi oluşturulup kadının Tanrı’ya ulaşabilmesi ve onu razı edebilmesi için hem kocasına ve hem de Mesih’e itaat etmesi dini bir zorunluluk haline getirilerek erkeğe itaati fiziksel şiddetin yanı sıra dinsel olarak da sağlanmış olmaktadır.

Bu mitolojik efsaneler, kadının tarih boyunca aşağılanıp ikincil konumda olmasının ve erkeğe itaat etmesinin, özellikle Ortaçağ’da cadı oldukları gerekçesiyle yakılmalarının hem gerekçesi hem de kaynağı olmuştur.

Sonuç olarak, diyebiliriz ki Hristiyanlık, Ortadoğu’da karşılaşan iki farklı toplumun kadın algılarının bir sentezini yansıtır. Hristiyanlık o dönemde, Yahudiliğin katı kadın algısını günümüzün kırsal alan kesiminin ve her dinden dindar kesiminin genel kadın algısı düzeyine çıkarmıştır. Ancak o dönem için büyük bir gelişme olan bu algı, günümüzün kültürel, cinsel, sosyal, ekonomik olarak erkekle tam bir eşitlik içinde olması gerektiği şeklindeki çağdaş kadın algısına göre elbette çok geridir. Günümüzde ise Hristiyan kadınların özgürlüğü, Hristiyan dünyada ortaya çıkan aydınlanmanın da etkisiyle diğer dinsel kültürlerde yaşayan kadınların özgürlüğünden çok daha fazladır.

Tarih, insanlarla hayvanlar, egemenlerle emekçiler, erkeklerle kadınlar arasındaki savaşımdır. Erkeklerin baskıyla, şiddetle savaşımına karşı kadınların sinsi oyunlarla savaşımı, dinlere kadınların şeytana aldanan, aldatan, aciz, baştan çıkarıcı, açgözlü, kavgacı, güvenilmez, kıskanç, ahlaksız, kötülüğün kaynağı ve temsilcisi olduğu şeklinde yansımıştır. Hristiyanlıkta, Grek-Roma kültürün etkisiyle Musevi/Yahudi kültürün içerdiği katılıklar az da olsa yontulmuştur.

Kapitalizmi yıkıp, sınıfsız toplum için gereken koşulları hazırlamadıkça, kadınların gerçek kurtuluşu mümkün değildir. Sosyalist devrim için, işçi sınıfını ve onun örgütlerini, dil, din, ırk, ulus ve cinsiyet farkı gözetmeksizin birleştirmek zorunludur. Kadınların ezilmesine karşı verilen mücadeleyi, işçi sınıfının kapitalizme karşı verdiği mücadeleyle sıkıca bağlamak zorunludur. Zaferi kazanmanın tek olası yolu budur.

Bu, kadınların acil iyileşmeler için mücadele etmeyi bir kenara bırakmaları anlamına gelmez. Aksine. Kapitalizm altında iyileşmeler için gündelik mücadeleler olmaksızın, sosyalist devrim imkânsız olurdu.



Nilüfer Tekin

Ayrıntılar ve Kaynaklar:

 Hristiyanlıkta Kadın 1

Hristiyanlıkta Kadın 2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder